Romantik güldürünün birkaç aranan bayan yüzünden biri olarak Sandra Bullock hâlâ yaşsız hali ile adeta bizi yine o yıllara götürüyor. Üstelik kısa bir rolü olsa da Brad Pitt’in farklı oyunculuğu ile “işte tamam aradığını buldu, sinema buradan devam eder” denilen noktada, iki direktörlü sinema (Adam Nee ve Aaron Nee), karşıt köşe yapıp Brad Pitt’i hâlâ güzel, faal ve o yele üzere saçları ile kaybediyor. Tıpkı müellifin karakteri yazarken “delete” demesi üzere.
SORGULAMALAR…
Zeki lakin hayattan uzaklaşmış müellif Loretta Sage’in (Sandra Bullock) canlandırdığı karakterler üzerinden de tükenmişlik sendromu sunuluyor. Kendisini tanınan medyaya sürükleyen, kitaplarının kapak yıldızı olarak parlayan “Dash”i canlandıran ve küçük bir kasabadan çıkmış olan Alan’ın (Channing Tatum) magazinel hali ile Loretta’nın yalınlığı ve eski ömrünü özlediği anda, hayat mı, romanlar mı, macera mı, eskiler mi gerçekliğinde, direktörler, Sandra Bullock ve Channing Tatum’un üzerinden aşkı sorgulatıyor. Neyi, nerede bırakmalıyız? Aşkın hangi hali yanlışsız olandır. Yeni kitabının turnesine çıkacak iken antik kayıp kent ve bildiğimiz hazinenin peşindekiler. Kaçış, kovalamaca. İşte burada Alan’ın yalnızca hayalde değil kitap sayfalarından süzülerek, tabiatına tahminen uymadığı halde bir kahraman olabilme hikayesi çıkıyor. Ya da gerçekte kahramandır da karşı taraf hâlâ eskilerde yaşadığı için mi görememiştir, burnunun tabanındaki yarattığı karakteri.
ORMAN MACERASI
Harry Potter serisinin başkahramanı Daniel Radcliffe’in artık uygundan düzgüne rüştünü ispatladığı sinemada, onun varlığının en kıymetli mimarlarından direktör Kenneth Branagh, birebir hafta, birebir imal şirketinden, yedi kısımda oscara yürüyen sineması “Belfast” ile vizyona girerken, onun kahramanı büyülü seriden çıkarak öteki maceraya geçiyor. Üstelik salgının en başlarında, Pretoria’dan Kaçış sineması sonrası adeta ileride talih verilirse çok iyi Nazi subayını da oynarım dercesine. Destansı bir orman macerasında, hem hayatta kalmak hem antik kentin hazinesini bulmak serüveninde kılavuz bir kırmızı taç. Antikçağda iki sevgiliden birinin her gün aşkını ispatlamak için getirdiği istiridye kabukları ve onu her gün tıpkı tutkuyla bekleyen tacın sahibinin sevgisi, hayatta maddiyattan daha değerli olan gerçeklerin efsane değil gerçekte var olduğunu, üstelik yüzyıllardır var olduğunu tekrar hatırlatıyor. Gerçek aşk, gerçek olandır.
