CHP Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer, iktidarın İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili iki temel rahatsızlığının münasebetinin akıl ve izan dışı olduğunu söyleyerek, “Ben Türkiye’nin dört bir yanında bayan cinayeti davalarını şahsen giderek takip ediyorum. Neredeyse her duruşmada katiller, güya sözleşmiş üzere, birebir sözleri kullanıyor: ‘Etek giymişti’, ‘Namusum için öldürdüm’, ‘Başkasına baktı töre için öldürdüm’ üzere kelamda münasebetler öne sürülüyor. İlgili unsur bunların bir münasebet olarak sayılmamasını ‘sağla’ diyor devlete. Bu husustan rahatsızlık duymak, bayan katillerinin namus gerekçesiyle cinayet işlemelerinin önünü açmak, bu katillerin cezasızlıkla ödüllendirileceği bir sistem yaratmak demektir” değerlendirmesinde bulundu.

CHP Ankara Milletvekili ve Parti Meclisi üyesi Gamze Taşcıer, İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili hazırladığı bilgilendirme raporunda, iktidarın rahatsızlık duyduğu unsurları ve münasebetlerini sıraladı.

‘BARBARLIK’ VURGUSU

Taşcıer; kelam konusu husustan rahatsız olmanın başta İnsan Hakları Üniversal Beyannamesi (İHEB) ve Avrupa İnsan Hakları Kontratı (AİHS) olmak üzere; anayasa ve kanunlara da karşı olmak manasına geldiğine işaret etti. Taşcıer, “Hiçbir insanı, kimliğinden ötürü ayrımcılığa tabi tutamazsınız. Hele hele, şiddet görmeme üzere temel bir bahiste ayrımcılık, direkt doğruya uygar dünyayla çelişen bir tavır. Zira bu husustan rahatsız olmak, ‘Uygun bulmadığım kimlikteki insanların şiddet görmesini istiyorum’ demektir. Bir insanın kimliğinden ötürü şiddet görmesini istiyor ve uygun buluyorsanız, şiddet görmemek üzere tartışması yapılamayacak temel bir insan hakkına sahip olmadığını öne sürüyorsanız, direkt doğruya insan olmadığını düşünüyorsanız, lafı uzatmaya gerek yok, barbarsınız demektir” değerlendirmesinde bulundu.

‘KADINLAR İÇİN BÜYÜK TEHDİT’

42. unsurda de akıl almaz bir savın öne sürüldüğünü tabir eden Taşcıer, kelam konusu hususun devlete; “Şiddet hareketlerinin, kültür, töre, din, gelenek yahut kelamda namus üzere kavramlarla gerekçelendirilememesi için gerekli tedbiri al” dediğini aktardı. Taşcıer, şöyle devam etti: “Ben, Türkiye’nin dört bir yanında bayan cinayeti davalarını şahsen giderek takip ediyorum. Neredeyse her duruşmada katiller güya sözleşmiş üzere tıpkı sözleri kullanıyor: ‘Etek giymişti’, ‘Namusum için öldürdüm’, ‘Başkasına baktı, töre için öldürdüm’ üzere kelamda münasebetler öne sürülüyor. İşte ilgili unsur bunların bir münasebet olarak sayılmamasını ‘sağla’ diyor devlete. Bu husustan rahatsızlık duymak, bayan katillerinin ‘namus’ gerekçesiyle cinayet işlemelerinin önünü açmak, bu katillerin cezasızlıkla ödüllendirileceği bir nizam yaratmak demektir. Mukaveleye karşı çıkarken bilhassa bu hususun gaye alınmış olması, bayanlar açısından çok büyük bir tehdit.”

‘ANLAMSIZ ÇABA’

Taşcıer, Aile ve Toplumsal Hizmetler Bakanlığı ile AKP içerisindeki hukukçuların mukaveledeki cinsel yönelim ve toplumsal cinsiyet eşitliği tabirlerine şerh koymayı planlandığına işaret etti. İktidarın mukaveleyi okumadığını kaydeden Taşcıer, “Sözleşmeyi okuyan birisinin bunu önermesi mümkün değil. Türkiye’yi uygar dünyanın modülü olmaktan koparacak bu temelsiz ve anlamsız uğraştan hemen vazgeçilmesi gerekiyor” dedi.

‘ANKARA DEĞIL, BEŞTEPE KRİTERLERİ’

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kontratla ilgili, “Tercüme metinler yerine artık kendi çerçevemizi kendimiz belirlememiz gerekiyor” açıklamasının enteresan olduğunu kaydeden Taşcıer, “Sözleşmenin 2011’de Meclis’ten geçtiği devirde şahsen kendi bakan ve yöneticilerinin de açıkladığı üzere, bu kontratın hem hazırlanmasında hem imzalanmasında Türkiye’nin katkısı büyük. TBMM’ye gelen teklifte de Erdoğan’ın imzası var. Bu mevzuda söylediği ‘Kopenhag kriterleri diyeceğimize, Ankara kriterleri der, yolumuza devam ederiz’ kelamı de trajik. Zira Saray yönetiminin yapacağı kriterler Ankara değil, olsa olsa Beştepe kriterleri olur” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhuriyet