Yapıtlarını kırsalın doğallığından etkilenerek gerçekleştirdiğini aktaran Hasan Kırdı, 19 Mart’a kadar açık kalacak standı ilew ilgili sorularımızı yanıtladı:

Fotoğraflarınız daha çok tabiata yönelik. İnsanlarınız da o tabiatın içinde. Pastoral çalışmayı bilhassa yeğliyorsunuz… Bir kaçış mı bu?

Hayatım kırsal bir ortamda geçti. Bu ortamdaki yaşantıların yalınlığı, doğallığı ve saflığı her vakit beni etkilemiştir. Seyahatlerimiz sırasında yanı başından geçip gittiğimiz ya da uzaktan yalnızca bir manzara olarak algıladığımız hayatları insanların görmesini ve etkilenmesini ve o hayatları düşünmeleri maksadıyla bu mevzuları işliyorum. İnsanların kırsaldan kentlere kaçışını ve tekrar o yerlere hasretlerini ironik bir formda onlara anlatmaya çalışıyorum aslında.

‘EN GÜÇ TEKNİK’

Siz suluboya fotoğraflarla tanınıyorsunuz. Suluboyada başka bir ışık mı buluyorsunuz?

Suluboya, en sıkıntı fotoğraf tekniğidir. Beni en çok çeken yanlarının başında bu gelir. Suluboya sıktır, naiftir. Ne yazık ki ülkemizde, hatta öbür ülkelerde de yeni yeni bedelini buluyor. Her türlü teknikte fotoğraf yapabilirim, lakin elim suluboyadan diğerine gitmiyor.

Fotoğraflarınız, izleyeni içine çekiyor. Orada olmak istiyorsunuz güya. Bu duyguyu yaratmanın özel bir nedeni var mı?

Evet, çabucak hemen herkesin ortak fikri bu. Fotoğraflarım insanları içine çekiyor. Fotoğraflarımı herkesin his dünyasını etkilemesi üzerine yapıyorum. Benim gördüklerimi manaya uğraşı içine girmelerini amaçlıyorum. Sanırım bunda da başarılı oluyorum.

Cumhuriyet